Sunday, February 12, 2012

Başlıksız - Hikayenin adına henüz karar verebilmiş değilim o yüzden şimdilik adı yok:D


“Dur Yoona koşma, bekle beni ya!” diyerek minik kızın peşinden koşan  çocuk önündeki taşı görmeyerek yere çakıldı.
“Aishhh”
Duyduğu inilti sesiyle arkasını dönen küçük kız, yerde yatan Siwon’u gördü ve hemen geriye dönerek yarası olup olmadığına baktı.
“Önüne neden bakmıyorsun? Bir şeyin yok ya” diyor bir yandan da kendi yüzünden Siwon’un düşmüş olmasından sebep kendine kızıyor ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

Siwon acıyan dizinin acısını unutmuş kendisini ağlayacakmış gibi gözlerle bakan bu tatlı kızın yüzüne bakıp gülümsüyordu.
Yüzünü dizindeki yaradan Siwon’un yüzüne çeviren minik kız, arkadaşının kendine sırıtarak baktığını görünce arkadaşının kendisiyle dalga geçtiğini zannedip ayağa kalkarak eve doğru koştu.

Geride kalan Siwon ise ağrıyan ayağı ile topallaya topallaya kendi evine gitti. Onu o halde gören annesinin azarlarını işittikten sonra ayağına yapılan pansumanla birlikte odasına çıkıp her zamanki yerine pencerenin önüne geçti. Tülün arkasından yine karşı pencereyi gözlüyordu. En iyi arkadaşı Yoona’nın odası ile odaları karşılıklıydı.

Siwon pencereden karşı odayı gözlerken o sırada Yoona çoktan Siwon’a kızmış olduğunu unutmuş “acaba dizi ağrıyor mudur?” diye endişeleniyordu. Annesine mutfakta yemeği hazırlarken o da televizyon karşısında kendini oyalıyordu odasına çıkıp he zamanki yerine gitmeye karar verdi.

Pencerenin önüne geçip de tülü açtığında karşıdaki pencerenin tülleri kapalıydı vazgeçip tam da yatağına gidecekti ki karşıdaki pencerenin tülü aralandı.

Pencerenin karşısına her oturduğunda acıktığını hissediyordu Yoona, aslında tam açlık gibi de değildi farklı bir histi ama midesinden geliyordu bu his. Belki de midesinden gelmiyordu ama 6 yaşında bir çocuk midesinin nerede olduğunu bilir miydi ki? Pencereyi açtı ve o esnada her zamanki gibi Siwon çoktan pencereyi açmıştı bile.

Karşı pencerede beliren prensesin pencereye çıktığını gören Siwon önce hiç tepki vermeden onu izledi çoğu zaman yaptığı gibi. Artık onun ne zaman sıkılacağını bile biliyordu eğer dudaklarını öne bükerse bu onun sıkıldığına işaretti ve Yoona dudaklarını büzer büzmez tülü açıp karşı penceredeki kıza bir gülücük yolladı.

Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Tıpkı kelebeğin kanat çırpışına benzetiyordu kalbinin bu atışını ve de niyeyse hep pencere kenarında alıyordu onu bu kalp çırpıntısı nedenini bilmiyordu, daha 6 yaşında bir çocuk böyle şeylerin ne anlama geldiğini bilmezdi değil mi?

Pencereyi açan Yoona sanki umursamıyormuş gibi bir ses tonuyla “Numaracı bir şeyin yok değil mi?” diye sordu aslında iyi olmasını istiyordu zaten.

Siwon ise zaten yaralanmış olmayı gururuna yediremiyor olduğu için “Turp gibiyim” dedi ve ayağa kalktı iyi olduğunu göstermek için ama o esnada hissettiği acı ile bükülen dudağıyla birlikte kalktığı yere oturdu.

Yoona kalkaması ile oturması bir olan Siwon’a karşı gülümsedi ve “kendine dikkat et dinlen biraz ayağın iyileşsin” diyerek pencereyi kapatıp alt kata mutfağa annesinin yanına gitti.

Yoona, üç gündür üzerinde çalıştığı maketi tamamlamak üzereydi. Annesi ile birlikte doğum günü haftaya olan Siwon için oyuncak bir araba yapıyordu. Yoona kendisinin en sevdiği renk olan pembe bir araba vermek istiyordu Siwon’a doğum gününde. Annesi mutfakta yemek hazırlıyorken Yoona’da arabanın tekerlerini siyaha boyuyordu küçük elleri ile.

Babasının eve gelmesi ile birlikte hep beraber masaya oturan bu küçük aile ve her aile gibi masada günlük yaşantılarını konuşan diğer ailelerinden hiç mi hiç farkları yoktu. Sadece babası yarın öğreneceği müjdeli haberi bugün bilmiyordu, annesi kızının yarınki o müjdeli haberden sonra içine kapanık az konuşan bir kız olacağını aklına bile getiremiyordu.

Yan evde oturan 4 kişilik aile de babalarının eve gelmesi ile birlikte her zamanki akşam yemeği keyfini çıkarırken evin erkek çocuğunun aklında, dizindeki yaradan başka bir şey yoktu şimdilik, ama her şey yarın da böyle olacak mıydı?

No comments:

Post a Comment