Bölüm 4
Gözleri günün yorgunluğundan dolayı alnına konan busenin ardından hemen kapanan küçük kız ise gördüğü korku dolu rüyalar ile sabah uyandığında sanki kendini hiç uyumamış gibi yorgun hissediyordu..
Kalktı, kabullendiği ayrılığın ne zaman olacağını öğrenmek istiyordu artık. Annesi her zamanki gibi mutfakta kızı için yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Dün doğru düzgün bir şeyler yemediği için bugün kendini olmadığı kadar aç hisseden bu ufaklık annesinin önüne koyduğu her şeyi yedi. Annesi kızının eski Shikshin haline döndüğü için rahatlamıştı.
Yoona yemeğinin arasında “ne zaman gideğiz?” diye sordu.
Annesinın minik kızının gitmek hakkında sorduğu soruyla morali yerine geldi. Kızına “2 gün sonra” diye cevap verdi.
Yoona’nınsa aldığı cevaba verdiği tepki ise yemek kaşığını ağzına daha da çok sokmasıydı, gören de yemeği değil de kaşığı yiyor sanabilirdi.
Bugün de evden çıkmadı Yoona küçük elleri ile Amerika’ya giderken yanında götüreceği oyuncaklarını ayırıyordu. Annesi babasının kendisinin ve kızının lüzumlu eşyalarını ayırarak kolilerken o da kendi payına düşen kısmı yapıyordu; sevdiği oyuncaklarını toplamak.
Bu pencereyi de götürmek istiyorum dedi içinden ve tülü kapalı olan pencerenin tülünü küçücük elleri ile sola doğru çekti. Karşı pencerede kendisine bakan bir çift göz ile karşılaştı. Yine acıktığını hissetti. Kahvaltı masasından yeni kalkmış olmasına rağmen.
Siwon karşı pencereden kendisine gülümserken sağ yanağındaki gamzesi beliriverdi ortaya. Ortak noktalarından biri de her ikisinin gamzesi oluşuydu. Aynada kendi gamzesine baktığında hep en yakın arkadaşının gamzesi gelirdi aklına.
Pencerenin önünden kalkarak aşağıya salona indi ve televizyonun yanında sehpanın üzerinde duran pembe ahşap arabayı eline aldığı gibi bahçeye çıktı ve siwonların evinin önüne gelerek zili çaldı.
Zorla uzandığı zil’den elini çekmesinin üzerinden çok geçmeden içerden koşarak gelen Siwon kapıyı açarak arkadaşını içeri buyur etti.
Terliklerini çıkarıp içeriye giren yoona bu evde en sevdiği yerlerden biri olan tekli koltuğa oturdu kucağında pembe arabasıyla.
Siwon “iyi misin?” diye sordu meraklı gözlerle Yoona’ya bakarak. Yoona ise gözlerini kucağındaki pembe arabaya dikmiş aklından geçen kelimeleri bir araya getirerek cümle oluşturmaya çalışıyordu.
“Biz Amerika’ya gidecekmişiz.” Dedi ve devam etti. “Yarın gidecekmişiz.” Sustu. Sanki küçük bir çocuk değilde genç bir kızmış gibi başını kaldırdı ve en yakın arkadaşının yüzüne bakarak “Doğum gününde yanında olamayacağım için üzgünüm.” Dedi ve kucağındaki pembe arabayı arkadaşına uzattı.
Siwon ise sanki arkadaşının kendisine söylediği şeyi hala anlamamış gibi bir ona bir de elinde uzattığı şu pembe arabaya bakıyordu.
Ne elini uzattı ne de bir şey söyledi. Bir an Yoona’nın olmadığını düşündü. O zaman kiminle yakalamacılık oynayacaktı. Kumdan kale yapınca kimi kolundan çekiştirerek o kalenin prensesi ilan edecekti. Ya da o pencereden baktığında karşısında ona bakan gözler kime ait olacaktı.
“Ama hani beraber okula gidecektik?” dedi siwon Yoona’ya dik dik bakarken. Yoona “Babam taşınacağımızı söyledi. Ben Amerika’da okula gidecekmişim. Sende gel derdim ama gerçek olmayacak şeyleri söylemenin ne kadar mantıksız olduğunu biliyorum. Ama söz veriyorum büyüyünce tekrar Kore’ye döneceğim ve seni bulacağım.” Dedi çocuk kalbi ile verdiği söze tüm samimiyetiyle inanarak.
-----13 YIL SONRA-----
Valizini de alıp havaalanının çıkış kapısından çıkış yapan genç kız ışıltıyla parlayan güneş ışınlarından korunmak için çantasından çıkardığı güneş gözlüklerini taktı ve önünde duran taksiye binerek yıllar önce bu ülkeyi terk ederken geçtiği sokaklardan geri geri giderek evinin kapısının önünde buldu kendini.
No comments:
Post a Comment